İçeriğe geç

Çok dizi izleyene ne denir ?

Çok Dizi İzleyene Ne Denir?

Hayatımda bazen yalnızlık, bazı anlarda ise bir parça huzur bulduğum yer televizyon ekranım oldu. Kayseri’nin sakin akşamlarında, evimin penceresinden dışarıya bakarken, sanki dünya duruyor gibi hissediyorum. 25 yaşındayım, duygularımı hiç saklamadım, belki de bu yüzden sıkça üzülüyorum. Ne kadar çok insan olsa da bazen insan, yalnız kalmayı tercih eder, değil mi? Bugün size bir konuda içimi dökeceğim. “Çok dizi izleyene ne denir?” diye soruyorum, çünkü benim gibi her fırsatta dizileri birleştirenlere dair çok fazla şey var söylemek istediğim.

Bir Yalnızlık Hikayesi

Bir pazar akşamı, soğuk bir Kasım akşamıydı. Dışarıda kar yağmaya başlamıştı, penceremden izlerken, bir yandan içimi ısıtan kahvemi yudumluyordum. Yalnızdım. Kimseyle görüşmeye, hiçbir yere gitmeye, dışarı çıkmaya takatim yoktu. Aklıma sadece bir şey geliyordu: Dizi izlemek. Gecenin içinde, o kadar fazla dizi birikti ki, izlemeye yetişemedim. Bazıları bana, “Dizi izleyip duruyorsun, biraz da gerçek dünyaya dön,” diyor. Ama ben onlara katılmıyorum. Gerçek dünya her zaman acı ve karmaşık. Diziler, bambaşka bir yer. Orada kendimi kaybetmek, her şeye rağmen kaçmak istiyorum.

O akşam da öyle oldu. Netflix’in önerdiği bir diziyi açtım ve kendimi hikâyenin içine bıraktım. Karakterlerin derinliklerine inmeye başladım. Hepsi o kadar gerçekti ki! Onlarla birlikte güldüm, onlarla birlikte üzüldüm. Kendimi kaybettim. 10. bölüm bittiğinde, gözlerimdeki uykusuzluk belirtisi belirmişti, ama içimde bir rahatlama vardı.

Gerçekten Bir Bağımlılık Mı?

Dizilerdeki karakterler, bazen bana gerçek dünyadan daha samimi geliyordu. Bazen düşündüm; “Çok dizi izleyene ne denir?” diye sormak aslında biraz haksızlık. Çünkü o diziler, bir anlamda benzer hisleri yaşayan ve o duyguları gerçekmiş gibi yaşayan karakterlerle beni buluşturuyor. O kadar fazla iç içe geçmiş hikâyeler, bu kadar yoğun insan ilişkileri, bazen o kadar fazla hayal kırıklığı ki… Tüm bunların içinde, kendimi buluyorum. Bazen gerçek hayatın ağırlığından kaçmak, her şeyi unutmak isteği o kadar büyük oluyor ki, dizilerden başka bir şey düşünemiyorum.

Ama bazen, her şeyin bir sınırı var. Yavaşça, o çok sevdiğim dizi karakterleri arka planda kaybolurken, bir yandan duygularım daha da yoğunlaşıyor. Heyecanla yeni sezonu beklerken, aslında hayatımda gerçek anlamda neler olduğunu sorgulamaya başlıyorum. O yüzden bir yanda mutluluk, diğer yanda hayal kırıklığı… Çünkü bir süre sonra sadece dizi izleyerek gerçek hayatı unutmak mümkün olmuyor.

Duygusal Bir Bağlantı

Birkaç gün önce, bir arkadaşım bana dönüp dedi ki, “Senin sürekli dizi izlemenden gerçekten sıkıldım, biraz da dışarı çık, gerçek dünyayı keşfet!” Ama ben ona şunu dedim: “Dışarıda keşfedecek pek bir şey kalmadı. Ne zaman birini tanısam, o da başka bir hayal kırıklığına dönüşüyor. Ama dizilerde öyle değil. Orada duygularım her zaman doğru. Bazen sadece bir saatlik bir bölümde bile kendimi bulabiliyorum.”

Birinin bana sürekli “Daha fazla dizi izleyemezsin!” demesi, bana hiçbir şey ifade etmiyor. Hangi dizi, hangi hikâye beni etkileyip, içimi sızlatıyorsa, o an hayatın anlamını sorgulamaktan, ağlamaktan ya da gülmekten daha güzel bir şey yok.

Dizilerin o kadar derin olmasının sebebi de bu. Her bir karakter bir şekilde gerçekliği simgeliyor. Senin içindeki yalnızlık, korku, sevgi ya da başka bir duygu, bir şekilde dizinin içinde bir karaktere dönüşüyor. O an o karakterlerle kurduğum bağ, bence beni hayatta tutan en önemli şeylerden biri.

Kapanış

Bir dizi bittiğinde, ekrandaki karanlıkta gözlerim hala bir anlam arar. Ama sonrasında, derin bir nefes alıp, tekrar o dünyaya dönmek istiyorum. Çünkü dizi izlemek, hayatı unutturmaz; hayatı biraz daha farklı ve güzel gösterir. O yüzden, birine “Çok dizi izleyene ne denir?” diye sorduğunda, belki de şunu demek gerekir: “Hayal kırıklıklarına katlanabilmek için, bazen en iyi şey dizi izlemektir.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort
Sitemap
ilbet giriş